25 Haziran 2006

DEĞİŞİM...



Nedir değişim?
Yüzyıllardır var olan ve üzerine yüzlerce yazı yazılmış bir olgudur değişim. Bazıları için iyi, bazıları için kötü.. Bazıları için ilerleme , bazıları için gerileme… Bazıları için tutarlılık, bazıları için tutarsızlık…Tüm bunların arasına sıkışmış bir kavramdır, değişim..

Değişme, şimdi olanın artık olmaması ve şimdi olmayanın birdenbire varolmaya başlaması anlamına gelir…

“Değişmeyen tek şey değişimdir”, gibi geyik görünen bir tanım sunmak,
diyalektik açıdan gayet makul görünebilir gözümüze..:)

Bazen değişim;taşradan
İstanbul'a gelen bir ailenin kızlarının önceleri şehir semalarında başı bağlı gezerken birdenbire açılıp saçılmasıdır…gibi realist bir tanımlamada yapılabilir…

Başkalarının değişiminin gerisinde, işleyişin dışında kalındığı hissi değişimi en fazla tetikleyen unsurdur..Adaptasyondur..

Değişim;
zorunludur, çünkü kaçınılmazdır. Başka türlü iyiye yükselmek ihtimâli kalmaz.
Maalesef değişim, her zaman
gelişim ile paralel gitmez. Bazen en çok korkulandır değişim...Asimilasyon gereği, kaçınılmaz olarak zorlanır insanlar, değişmezseniz hayatta kalamazsınız diye…Bu yüzden, bazıları için, köprüden önce son çıkıştır..

Sonu çok hoş olan bir
Sibel Tüzün şarkısı var:
bir şeyler değişiyor bir yerler yok oluyor
(mevsimler değişiyor bak her yer yok oluyor)
gerçekler dönüşüyor birileri yalan söylüyor
kimi hep konuşuyor zamansa yol alıyor
değişim hızlanıyor ama bir şeyler kayboluyor
yaşıyordu biz yok ettik tükettik bozduk yenildik biz başlattık biz değiştik
sarılmadık tutunmadık aslında karşı koymadık
biz yenildik biz değiştik....

Var olduğunu kabul ettiğimiz kavramlar arasında, en karşı konulamaz olandır ,değişim..

1990'lardaki
değişimin gerçek sebebi küreselleşmedir. Kalite, fiyatlandırma, servis ve dizayn için global standartları yakalama çabası, değişime sebep olmuştur. Bunun başka bir örneği veya başlangıç noktası, sanayi devrimi sırasında ve sonra yaşanmıştır. Kıyametler kopmuş, büyük kavgalar yaşanmıştır. Sonunda değişim standartizasyon denilen bir kavramı doğurmuş ve kaçınılmaz olarak yoluna devam etmiştir.

Her şeyin değiştiği zaman daha iyi olacağını söylemek doğru olmaz. Ama daha iyi olması istenen bir şeyin değişmesi gerekliliği ise kaçınılmazdır.Değişim,kaçındıkça zorlaşan, hepimizin sonunda varlığına yenik düştüğü şey. Evrenin mazotu gibi bişey.

Değişim sancılıdır ,o yüzden göze alınmaz çoğu zaman..
x iken, y olmaktır bazan..
Can Yücel’in sınıfsal yaklaşımıyla ;

" ince uzun bir hayvan, çarpıyor çarpıyor çarpıyordu kendini taşlara, canımı sıkılıyor can mı çekişiyordu yoksa? yok efendim dedi yanımdaki adam, gömlek değiştiriyor yılan bu hallerden anlarız dedi az çok, bizde sınıf değiştirmiştik bir zaman "

Değişim,ılık bir esintideki su buharını buza çevirebilir. Tıpkı sarp kayaları ufalayıp, minicik kum taneleri haline getirebildiği gibi...

Hayat dinamiktir ..Ben “yeni yazı” demiştim bir önceki yazıma oysa çoktan “eski yazı”oldu bile..

Zamanla bir şeyler değişir.Onları değiştiren biz olmazsak, biri onları bizim için değiştirir. Hayatımızın; ya yönetmeni oluruz, yada yönetileni..

Değişimin içindeyken, geleceğe bakmamak gerek. Geride bıraktığımız bizi düşünmek lazım, ne kadar yol aldığımızı anlamak için... Gelecek hala değişkendir ve dinamiktir, geçmiş ise; yaşanmış ve sabitlenmiştir. Bu nedenle geçmiş değişim düzeyimiz için ölçek olabilir..


Değişim kişinin tek başına tamamlayıp, dönüşüp devam edebileceği noktaya geldiğinde sosyal çevrenin durumu nasıl olur? Bu sorunun cevabı da çok önemlidir. Toplumsal değişim de tabii ki başlı başına bir konudur. Ancak bireyi de direk olarak etkilemektedir.
Yüzyıllardır soru sormuş insan ve düşünmüş, bulmuşta cevapları çoğu zaman…
Ama bitmiş mi sorular? Hayır. Bitecek mi? Hayır. Bitmeli mi? Hayır.

Alak
1-Oku! O yaratan Rabb’inin adıyla! 2-İnsanı bir kan pıhtısından yarattı!
6-Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!

7-Kendisini artık ihtiyacı yokmuş görmekle.
Alak Suresin de de ifade edildiği gibi ben bilgiye ihtiyaç duymuyorum –değişime-demek insanı azıtacaktır..
Fecr
23-Cehennemde ki, getirilmiştir; o insan o gün anlar, ama bu anlamanın ne yararı var ona? 24-Der ki: "Keşke ben bu hayatım için (sağlığımda hayırlar) göndermiş olsaydım."

Keşkesiz hayat için;değişimin gelişim yönünde olması dileklerimle..Esen kalınız..


8 yorum:

Adsız dedi ki...

Hoca NASREDDİN saz çalarmış evinin önünde sokağa karşı;
Yoldan geçmekte olanlar birikmeye başlamışlar hocanın etrafında hem dinlemek hem de hocayı ilk defa gördükleri bu saz çalma işinden
pek birşey anlamadıkları için..
Birşey anlamamaları sadece hoca ve
saz ikilisindeki hiç bildik olmayan
birliktelik için değilmiş fakat
aynı zamanda sazdan gelen nağmenin
de tek sesli tek notalı olması içinmiş: tın tın tın...tın tın..
Hocam demişler bu ne iş,anladık saza merak sarmışın da ne sol elin oynuyor ne de sağ elin,böyle çalanı hiç görmedik daha..Hem çıkan nağmelerde tanıdık bir ahenk
te bulamadık..
Bire koca cahiller demiş hoca,
zaten ben de o yüzden aldım sazı elime,bilmem kaçbin yıllardır bilmem kaçbin fukara hep arar dururlar şu benim vurduğum yeri..
Gelseler de bakıp öğrenseler diye
vurup dururum teline sazın o aramakta oldukları yeri..
kk.
.....
Güzel pazarlar dilerim efendim..

Adsız dedi ki...

Avâmın dahî âşina olduğu bildik bir husus var:
(BİR ZİNCİRİN ÇEKME,TAŞIMA KUVVETİ
EN ZAYIF HALKASININ ÇEKME TAŞIMA GÜCÜNE EŞİTTİR..)
Bir zincir örmeye kalkışmış her kişi kullanacağı her bir halkayı
seçerken bu hususu gözönünde bulundurmalı dır,bir başka ifade ile bahse konu, bireylerden bağımsız işbu (doğruyu) bir an bile
akıldan çıkarmamalı dır..
Olmaya ki onca emek,onca güzellik
bir zayıf halkaya kurban edilsin..
...
kk.
Saygı ile
EFENDİM..

Adsız dedi ki...

Okyanusların tüm denizi düşsel bir kan lekesini yıkamaya yetmez.

Comte De Lautreamount

Adsız dedi ki...

merak ediyorsunuz değil mi gelip gelmediğimi :) tabi ki geldim, gördüm. hem de ilk gün. ama bekledim, muziplik olsun işte... :)
saygılar...
app.

Amire dedi ki...

:)
sağol sadık ziyaretçim...

ÖZLEM dedi ki...

Ekince deki mesajları bir güzel okuyup, beğenip sessizce çıkıyordum. Misafirlik bu kadardı.
Ama baktım ki uzun zamandır yorum bırakmamışım. Rehberim benim her mesaja beni motive eden yorumlarını eksik etmezken, ayıp etmişim.
Bir iade-i ziyaret için burdayız bugün.
:)
Konu değişimse eğer, söylenecek herşey söylenmiş.
Şunu ekleyebilirim.
İnsan yıllarla beraber değişime bakışını da değiştiriyor.
Korkarken değişimden, bir bakıyorsun ki bekler olmuşsun.
14 yaşında doğduğum, içinde ilk ve en sıkı arkadaşlıkları kurduğum kasabayı bırakıp Edirne merkeze gelmek zorunda kaldığımda nefret etmiştim değişimden. Değişmesek olmuyor muydu yani, ne gerek vardı yeni ev, okul arkadaşlara..
Değişime yaklaşım bile değişiyorsa kim inkar edebilir?
Elinize, fikrinize sağlık rehberim
Devam
sevgiler
:)

Adamın Biri... dedi ki...

"Hergün aynı şeyleri yaparak, hayatında bir değişiklik beklemek çılgınlıktır"
demişti okuduğum bir kitapta yazar...
"Değişim" "yaşam"larımızın bir parçası değil, basbayağı orta yerinde duran,gözümüzün içine bakan,tam anlamıyla "ana" ögelerinden biridir yada en azından öyle olmalıdır.

Olmalıdır ki, yaşanan yaşamlarımızın bir hikmeti olsun.

Doğa aslında yaşadığımız yaşamları yönetmemiz konusunda bizlere nefis dersler sunmakta, yol göstermektedir, yeter ki bizler onları algılayacak kadar beyinlerimizi geliştirecek değişimi sağlayabilelim.Ana rahmine ilk düştüğümüz günle toprakta tekrar hücreselleştiğimiz gün arasındaki biyolojik değişimimize beyinsel, yaşamsal, toplumsal gelişim yönünde değişimlerimizi katabilsek bizden mutlusu olabilirmi acaba?

Bunun için sevgili Amire, dediğin gibi "okumak" (bilinçlenmek, aydınlanmak ve tabiki bu yolda değişmek) çok önemli!!

Ama, var mı biri, bana makul ve mantıklı bir nedenini anlatacak, bu güzel ülkeme matbaayı neden 300 yıl geç getirdik??

Değişim sancılıdır, can yakar, kan akıtır, o değişim anına dek sahip olunan yada öyle sanılanların belkide elden gitmesine neden olur, üzer, acıtır(!) ve bu nedenle toplumsal yaşamda zordur!

İşte bu "zor"u başaranlar da tarihteki saygın yerlerini alırlar.

.........

Yaw sevgili öğretmenim, öyle bir konuda yazdın ki, benimkide yorum mu oldu yazı mı belli değil! Sanırım bu konuda karşılıklı sayfalarda yazışacağız çok, sarı sarı yapraklar dökülürken yollara, rüzgardan dağılmış saçlarını elinle düzeltirken girip eve sıcak bir bardak çay hasretiyle mutfağa koşacağın yazdan sonraki baharda...!

Değişik bir yaz yaşaman dileğimle...

Adsız dedi ki...

ilimcahilin elinde gariptir öksüzdür.ilimde lider yetiştirememenin sancılarıdır hep .kaybettiğimiz insanlığımızı geri getirebilsek anlayacağız .iyi sözler söylemek yerine iyi çocuklar yatiştirmek gerek.zaten sonucu belirlemişsiniz