uzun zamandır boşladığım bloğum merhaba...
hayat akıp gider iken hızla
ve tutulamazken zaman
anlamak aslında hızla geçen insan....
ve ulaşmak Sana kalpler dolu iman...
gecenin bu yarısında ruhumda ki isyan
klavye tuşları aracılığı ile yansıyan...
08 Nisan 2009
04 Ocak 2009
ONURLU MİLLET FİLİSTİNLİLER
Oskar ödülü, Nobel ödülü gibi; milletlere de çeşitli Özelliklerinden dolayı ; ödül verilse...
EN ONURLU MİLLLET ÖDÜLÜNÜN SAHİBİ
HİÇ ŞÜPHEİSİZ
FİLİSTİNLİLER
OLURDU...
SİZİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM...
Bu kısım dünyevi bir yaklaşım...
biliyoruz ki !!!!!
FİLİSTİNLİLER
mücadelesini Allah için yapıyor...
ve yine biliyoruz ki onların ödülünün yanında
oskar, nobel devede kulak kalır.
onlarin ödülü
şehitlik
inşalllah
bu nedenle ben sizi ayakta alkışlamaktan çok
size dua ediyorum
RABBİM YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN !
DİYE...
Yalnızdım, Seni düşündüm.Seni düşündüm, yalnızım...
Hayat bir nehir gibi akar, Okyanusa doğru... O nehirde ki; ot parçalarıdır insan... Sürüklenir... Bazıları dingin nehirlerde, bazıları coşkun nehirlerde sürüklenir... Bazıları da, önüne çıkan bir taşa takılıverir..
Bu yolculukta şanslı olanlar; sonsuz, uçsuz bucaksız okyanusa ulaşacağının bilincinde olanlardır.. Çünkü onlar, akan nehirin şartları, her ne olursa olsun bu sürecin son bulacağını bilirler... bu yolculukta başlarına gelenleri dert etmezler....bir taşın ardına takılıp kalmazlar...
Bilirler ki bu yolculuk, yalnız yapılan bir yolculuktur... Bu yolculuğun sonu okyanustur..Okyanusa ulaşmak, O'na ulaşmaktır...ve bilirler ki O' na ulaşmak düşününcesi ile bu yalnızlık, inanılmaz bir mutluluğa döner... Vuslatı bilir ve sabırsızlıkla bekler... O nehirde olup bitenlerde , olmayıp bitmeyenlerde derdi değildir artık. Tek derdi vardır vuslat yani kavuşma... O'na kavuşma...
ve derki;
Yalnızdım Seni düşündüm, Seni düşündüm yalnızım...
O yalnızlıkla geçer gider hayat... Zaten hayatta budur...
Bu yolculukta şanslı olanlar; sonsuz, uçsuz bucaksız okyanusa ulaşacağının bilincinde olanlardır.. Çünkü onlar, akan nehirin şartları, her ne olursa olsun bu sürecin son bulacağını bilirler... bu yolculukta başlarına gelenleri dert etmezler....bir taşın ardına takılıp kalmazlar...
Bilirler ki bu yolculuk, yalnız yapılan bir yolculuktur... Bu yolculuğun sonu okyanustur..Okyanusa ulaşmak, O'na ulaşmaktır...ve bilirler ki O' na ulaşmak düşününcesi ile bu yalnızlık, inanılmaz bir mutluluğa döner... Vuslatı bilir ve sabırsızlıkla bekler... O nehirde olup bitenlerde , olmayıp bitmeyenlerde derdi değildir artık. Tek derdi vardır vuslat yani kavuşma... O'na kavuşma...
ve derki;
Yalnızdım Seni düşündüm, Seni düşündüm yalnızım...
O yalnızlıkla geçer gider hayat... Zaten hayatta budur...
18 Temmuz 2008
22 Haziran 2008
Edirne'de düğün...
Ramazan ayı 1 eylül 2008' de
Edirne'de
bir telaş herkeste
düğün yapacağım diye....
konvoylar, kına geceleri, düğünler...
yollarda zincir arabalar
tüm şehir dokuz sekizlikle inler
herkes gerdan kırar...
Edirne'de
bir telaş herkeste
düğün yapacağım diye....
konvoylar, kına geceleri, düğünler...
yollarda zincir arabalar
tüm şehir dokuz sekizlikle inler
herkes gerdan kırar...
sbs
sbs de geçti hayırlısı ile...
geçmiş olsun herkese...
bir 6. sınıf öğrencisi
kırdı geçirdi beni yine...
yabancı dil bölümünde ki
ingilizceleri yaptım işaretledim,
italyancaları nereye işaretleyeceğim diye...:)
geçmiş olsun herkese...
bir 6. sınıf öğrencisi
kırdı geçirdi beni yine...
yabancı dil bölümünde ki
ingilizceleri yaptım işaretledim,
italyancaları nereye işaretleyeceğim diye...:)
18 Haziran 2008
EYÜP MEZARLIĞI
EYÜP MEZARLIĞI
(Istanbul, 2 Temmuz 2004.)
Beyazlığın, çiçeklerin ve denizin kokusunu hissettim.
Namuslu kalbimde neşe doğmuş.
Kalemim kendi gücünü kağıda dökmüş
ince kalemimden derin nefes aldım.
Mataradan su sızdığı gibi bakışım sızmış,
mezarın aydınlığı Boğaziçi'nin üzerinde yüksek uçarken.
Canımın yolu sağılıyor,
beyazlık gözlere vuruyor, uzakları aydınlatıyor.
Gözlerim mutluluktan korkmus,
onların sınırsız parlaklığı azaltmazken.
Kahramanları gördüm, daha büyük üzüntü hissetim
(Istanbul, 2 Temmuz 2004.)
Beyazlığın, çiçeklerin ve denizin kokusunu hissettim.
Namuslu kalbimde neşe doğmuş.
Kalemim kendi gücünü kağıda dökmüş
ince kalemimden derin nefes aldım.
Mataradan su sızdığı gibi bakışım sızmış,
mezarın aydınlığı Boğaziçi'nin üzerinde yüksek uçarken.
Canımın yolu sağılıyor,
beyazlık gözlere vuruyor, uzakları aydınlatıyor.
Gözlerim mutluluktan korkmus,
onların sınırsız parlaklığı azaltmazken.
Kahramanları gördüm, daha büyük üzüntü hissetim
çaktırmadan içimde yanıyor, bitmeksizin.
Eyüp Mezarlığı'nda yan yana yaşarlar
Eyüp Mezarlığı'nda yan yana yaşarlar
mutluluk için asla sönmeyen iki hayaldir.
Sıcak günde bağlı sılada iki dev adam
büyük kapı önünde dalgalanmaktadır.
Onlardan ikisi ilk önder Eyüp İstanbul'a
yerleşmek için ilk harekete geçmiş.
Bosna'dan Yıldırım bağımsız Bosna'yı
yapmayı ilk denemiş.
İkisinin cenazesinde ay gelmiş
yolları bitmeyen adamlara uğramış.
Hayatlarını yan yana devam ettirmişler.
çünkü kimseye baş eğmek istememişler.
Autor:Yazar
Zumber Muratović
Sıcak günde bağlı sılada iki dev adam
büyük kapı önünde dalgalanmaktadır.
Onlardan ikisi ilk önder Eyüp İstanbul'a
yerleşmek için ilk harekete geçmiş.
Bosna'dan Yıldırım bağımsız Bosna'yı
yapmayı ilk denemiş.
İkisinin cenazesinde ay gelmiş
yolları bitmeyen adamlara uğramış.
Hayatlarını yan yana devam ettirmişler.
çünkü kimseye baş eğmek istememişler.
Autor:Yazar
Zumber Muratović
20 Nisan 2008
TAGORE
BAHÇIVAN’dan
35
Seni kolaylıkla tanırım korkusuyla, benimle oynuyorsun.
Gözyaşlarını saklamak için, kahkaha tufanıyla beni yanıltıyorsun.
Biliyorum, senin san’atını biliyorum.
Söylemen lazım gelen sözü asla söylemezsin.
Sana değer vermem korkusuyla, benden bucak bucak kaçıyorsun.
Seni kalabalıkta kaybetmeyeyim diye, ayrı duruyorsun.
Biliyorum, senin san’atını biliyorum,
Gitmen lazım gelen yola asla gitmezsin.
Senin iddian diğerlerinkinden daha büyük; sessiz durman işte bu yüzden.
Cilveli bir umursamazlıkla, hediyelerimden kaçınırsın.
Biliyorum, senin san’atını biliyorum.
Sen, alman lazım geleni asla almazsın.
TAGORE
35
Seni kolaylıkla tanırım korkusuyla, benimle oynuyorsun.
Gözyaşlarını saklamak için, kahkaha tufanıyla beni yanıltıyorsun.
Biliyorum, senin san’atını biliyorum.
Söylemen lazım gelen sözü asla söylemezsin.
Sana değer vermem korkusuyla, benden bucak bucak kaçıyorsun.
Seni kalabalıkta kaybetmeyeyim diye, ayrı duruyorsun.
Biliyorum, senin san’atını biliyorum,
Gitmen lazım gelen yola asla gitmezsin.
Senin iddian diğerlerinkinden daha büyük; sessiz durman işte bu yüzden.
Cilveli bir umursamazlıkla, hediyelerimden kaçınırsın.
Biliyorum, senin san’atını biliyorum.
Sen, alman lazım geleni asla almazsın.
TAGORE
06 Nisan 2008
Her ışık kendi karanlığını aydınlatır.
Fazla söze gerek yok der, herkesin alması gereken dersi heybesine koymasını dilerim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)