“Ben; üreten, insanlara, çevresine ,kendine yararlı olan, verimli bir insan olmak istiyorum. Öğreten bir insan olmak, öğretmen olmak istiyorum. Öğretmenlerin, öğretenlerin en iyisi olmak istiyorum.
Tek isteğim İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde okumak. Sinemaya, konsere, tiyatroya, fuarlara, sergilere gidip çevremden ve güncelden haberdar olmak. Çağdaş yazarların, en çarpıcı, en etkileyici kitaplarını almak, okumak, onların ışığında bir yaşam felsefesi oluşturmak istiyorum. Yaşamak istiyorum. Ama benim yaşamaktan anladığım diskolarda, barlarda çürümek değil, benim yaşamaktan anladığım kültürlü bir insan olmak için, yapılabileceklerin ve yapabileceğim her şeyi yapmak.”
12.04.1993 Tarihinde günlüğüme bunları yazmışım. Bundan 13 yıl önce…sonra bunları yazdıktan 13 yıl sonra bu yazdıklarımı okuduğumda, bana baktığımda bu yazdıklarımın aynısı olduğumu hayretle fark ettim… böyle yazdığımı hatırlamıyordum bile ve şaşırmıştım.
Daha sonra bu konu üzerine düşünmeye başladım. Ben bugün öyle olmak istediğim için mi öyle oldum? Yoksa bu bir tesadüf müydü??… Düşüncelerime son noktayı Mevlana’nın şu sözü koydu:”insan neye talipse odur.”
Bu cümleyi duyduğumda bu konuda ki düşüncelerimin cevabını aldım. Ancak öğretmen olarak dehşete kapıldım. Öğrencilerimin daha hayatın başında neye talip olduklarını bilmek durumundayım. Ve onlara talip olacakları güzel açılımları sunmak zorundayım. Olumsuzluklar varsa “yılanın başını küçükken ezmek gerek” düsturundan hareketle davranmalıyım. Ben sanki bir gümrük memuru gibiydim. Sınırdaydım… Topluma kimi, nasıl salacağımdan sorumluydum. Sanki yarının ahlaksızları, cahilleri toplum için de gezmeye başladığın da, benim yakama sarılıp:”Sen zamanında bu çocuğa bir şey vermedin mi?” diye benden hesap sorulacakmış hissine kapıldım. Ve bu hesabın sorulmasında da onları haklı gördüm.
Ahlaksızlıklar içinde, cehalet içinde olan insanların, eğitiminden sorumlu öğretmenlerine hesap sorulduğu bir ütopya yaratmaya başladım kafamda…
Şöyle bir ülke düşünün olumsuzluklar içinde ki her insanın eğitiminden sorumlu olan anne-baba ve öğretmenlerine ceza veriliyor…. İnsan fıtrat üzere yaratılıyorsa. -Fıtrat, insanın doğru ile yanlış, gerçek ile sahte/düzmece arasında ayrım yapabilmesi olarak tanımlanıyor.- O’nun neye talip olacağına etki etmeyen veya değiştirmeye çalışmayan bizlerin cezalandırıldığı bir ülke… Bu olabilir mi? Olur mu? Bilmiyorum. Biz hayal kurmaya devam edelim. Böyle cezaların verildiği bir ülke de herkes anne-baba olmaya, öğretmen olmaya cesaret edebilir mi? Böyle bir ülke de “hiç bir şey olamazsan bir öğretmen ol” cümlesi kullanılır mı? Bu idrakin olduğu bir ülkede anne-baba ve öğretmen olmanın ağır sorumluluğu altındaki insanlara; yaklaşım, saygı çerçevesin de olmaz mı? Bu insanlara ateşten gömlek giymiş kahramanlar gözüyle bakılmaz mı? Ve bu ağır sorumluluğun altında ki insanlar çocukların eğitimine duyarsız kalabilir mi? Çocukların, bütün gün onları aptallaştıran televizyonu izlemelerine izin verilir mi? Şiddet içeren bilgisayar oyunlarını oynamalarına seyirci kalınır mı? Çocuğunun ve öğrencisinin erdem sahibi bir insan olması için; anne-babalar ve öğretmenler kitaplara sarılıp, kitaplarda ki satır aralarından medet ummaz mı? Kitaplara sarılmış anne-baba ve öğretmenleri gören o çocuklar da “yaa bu kitaplarda ne var?”diye merak edip eline kitap almaz mı? Çocukta olumsuz bir davranış olduğunda anne baba ve öğretmen “Ne yapabiliriz?” diye birbirine koşmaz mı? Özlenen veli-öğretmen diyaloğu oluşmaz mı?
Hayal kurmaya devam edelim… Bu anlayışla yetişen çocuklar; büyüdükleri zaman, bilgi, erdem, ahlak, ilim sahibi insanlar olarak:Rüşvet alır mı? Gayri kanuni iş yapar mı? Hırsızlık yapar mı? Başka insanlara zarar verir mi? Bebeğe tecavüz eder mi? Bütün gün insanı aptallaştıran televizyon programlarını izler mi? İnsanlar ve olaylar sığlığından dünyaya bakar mı? Savaştan yana olur mu?Çevreye duyarsız olur mu? İlime,bilime,sanata duyarsız olur mu? Kısacası duyarsız olur mu?
Hayale devamla… Böyle insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda kötülük var olabilir mi? Televizyonlarda aptalca programlar yayınlanır mı? Şarkı söylediğini sanan kargalar “sanatçı” diye yutturulur mu? Boya badana yaparak resim yaptığını sananlara “ressam” denir mi? Birilerini arkasına alarak; yazar, akademisyen vs. olmuş insanlar saygı görür mü? “Vatanıma hizmet ediyorum” diyerek, vatan hainliğinin en büyüğünü yapanlar ülke yönetimine getirilir mi? Böyle insanlar çocuklarına karşı duyarsız kalır mı?
Çok beğendiğim bir hikaye vardır. Bir tüccar çölde develeri ile giderken, susuzluk içinde kıvranan bir bedevi ondan su ister. Ona su uzatan tüccarı, bedevi bir hamle ile devesinden aşağı çeker ve devesini çalarak oradan uzaklaşırken, geride bıraktığı tüccar, bedeviye seslenir: ”Heyyy durrr! Burada olanları kimseye söyleme!” Devenin üzerindeki bedevi şaşkın bir şekilde sorar: “Ama neden?” Tüccar derki: ”Söylersen hiç kimse çölde susamış bir insana su vermez...”
Kıssadan hissemize düşeni alalım ve hayat yolumuza devam edelim, içimizde aydınlık günlerin yakın olduğuna olan inancımızla… Kalın sağlıcakla…J
16 Aralık 2006
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
walla seni tebrik ediyorum. bi konu bu kadar güzel işlenebilirdi.özellikle de sonu çok etkileyici olmuş.bu arada yazında sdece bir konu üzerinde durmamışsın bir çok konu iç içe geçmiş durumda. insan okurken farkında olmadan kendini irdelemeye başlıyor.acaba ben neleri hayal etmiştim ve hangilerini gerçekleştirebilmiştim???
belkide hayatımdan sıkılmanın tad alamanın sebebi hayal kurmaktan vazgeçmektir die düşündüm açıkçası.mevlanında dediği gibi insan neye talibse odur. acaba biz neye talibiz????
EVET NEYE TALİPSEN OSUN...BU KADAR BASİT...PAROLA GİBİ, BU CÜMLE...
Tam olmak istediğim yerdeyim ben de.
Bazen biraz geri çekip kendi hayatına geriden bakınca insan daha iyi görüyor yıllar öncesi hayal ettiklerinin neresinde olduğunu.
İyi ki varsın Rehberim, zaten biliyordum da bu yazıyı okuyunca benim ve okulumun öğrencilerinin ne kadar şanslı olduğu(m-n)u farkettim.
Hep ol..
sağol canımcım...seni tanımak benim için de şans..hele öğrencilerimiz için çarpı 2 şans:))
"Yazmak" erdeminin dorugundaki bu mukemmel yazin icin seni tebrik ediyorum. Bu kadar mi guzel anlatilirdi tum bunlar... Neye talipsek o oluyoruz gercekten. Talip olmadigimiz isleri geri cevirdigimizde hayretle karsilaniyoruz :) "Hayir" diyebilmek de bir erdemdir. Herkesin calismak istedigi kurumlara "hayir' diyebilmek, parayi, pulu, unu reddedebilmek... Ama kimse bunlari anlamiyor.
Teyzoscugum, Yazi seruveninde basarili bir sekilde ilerliyorsun. Bizleri de solladin. Bu yazini bir yerlere gonder yayinlanacagindan eminim. Ben sana adresler gonderirim.
Bu guzel yaziyi yazan ellerin dert gormesin. Ben demedim mi size omuzuna bir ilham perisi oturdu diye...
Gulhan
"ilham perisi" tespitine katılıyorum :)
saygılar.
"ilham perisi" tespitine katılıyorum :)
saygılar.
YORUMU KİME AİT MERAK ETTİM...
VE GÜLHAN ÇOK GÜZEL BİR AÇILIM GETİRDİN "HAYIR" DİYEBİLMENİN ÖNEMİNE DAİR...
ONUNLADA İLGİLİ BİR YAZI YAZILABİLİR...AMA BENCE BU KONUDA SEN YAZ , ÇÜNKÜ HAYIR DEMEDE BENDEN DAH BAŞARILISIN...BU BENİM EKSİK YANIM...SENİN BEĞENMEN BENİ ÇOKKK AMA ÇOKKKK MUTLU ETTİ...ÇÜNKÜ BEĞENMEDEN BEĞENDİM DEMEYECEĞİNİ ÇOK İYİ BİLİRİM:)
VE EN ÖNEMLİSİDE ZOR BEĞENDİĞİNİ VE BEĞENİLERİNİN NE KADAR YÜKSEK OLDUĞUNUDA BİLİRİM:))CANIMSIN...
"ilham perisi" tespitine katılıyorum :)
saygılar.
app. :)
Aksam ruyamda -de'ler ve -ki'lerin saldirisina ugradim :)
Ne kadar kafaya taktigimi bilirsin. Sana hic yakismiyor. Bu isi cozecegiz. Ya sana ogretecegim ya da editorluk teklifini kabul edecegim :)
Guzel Turkcemiz'e cok ayip oluyor, hele de senin gibi cok okuyan bir insan yapiyorsa. Hakki Devrimler heryerde. Kurtulusumuz yok :)
Ruyalarima giriyor, ne yapayim? Hele bu kadar guzel bir yazinin icinde o kadar goze batiyor ki, anlatamam...
Seni seviyorum Teyzos.
Kiskananlar catlasin. Adlarini da yazsin :)
Gulhan
ahh appp sen yokmusun:)
sen olduğun aklıma geldi ama emin olmak istedim:)
Öncelikle ellerine sağlık sevgili öğretmenim.
"Yazmak" budur işte!
Birçok konuyu iç içe işlemişsin pekde yakışan geçişlerle, tadına doyulmaz.
"Varlık" nedenimiz nedir acaba?
"Doğmak, büyümek, üremek ve ölmek" pek sıradan geliyor canlı varlıklar için...Bizim, biz insanların bir farkı olmalı, bu dört temel eyleme katacak, "varoluşu" anlamlandıracak!
Bu fark da, "üretmek" olmalı...Yaşanan yaşamları güzelleştirecek, kolaylaştıracak teknolojik üretimlerle beraber, güzeli üretebilmek, iyiyi üretebilmek, doğruyu üretebilmek, erdemi üretebilmek.
Tüm bunları üretebilmek için de öncelikle hayal etmek gerekir.Ülkem özelinde en sıkıntı çektiğimiz konudur hayal! "Gene hayallere mi daldın, körolasıca" gibisinden veciz ifadelerle "hor" da görürüz hayal kuranlarımızı. Oysa bugün sahip olduğumuz, nasıl üretildiğini düşünmediğimiz pek çok şey bir gün birinin hayali olarak başladı.
Bir "insan" olabilmek de bir hayalle başlar...tıpkı 13 yıl önce kurduğun hayal gibi hocam.
Hayalin ardından doğan istek, o isteğe sahip çıkmak, ve azimle mücadele etmek.İşte sonuç!
Çocuklarımıza en başta bu gücü vermeliyiz...hayal kurma gücünü.Ardından, zaten gelecek olanlar, hayalini kurduğun Ülkeden çok farklı olmayacak.
Ama bunun için de, her zaman söylediğim ve pek çok konuda da olduğu gibi temel şart "eğitim".Toplumsal eğitim düzeyimizi yükseltmedikçe, hala "ben peygamberim" diyenlerin peşinden gittikçe, nasıl kurarız hayalleri ki isteklermizi, hedeflerimizi ateşlesin?
İnsan neye talipse o olur! İnsan neyi hayal edebilirse ancak onu talep edebilir!!
Şunu asla unutmayalım..."Yalnızca imkansız, imkansızdır"
HAYAL KURMAK GERÇEKTEN ÖNEMLİ...
TALİP OLARAK HAYAL BAZINDA OLUYORUZ...
HAYALLERİNDEN PEŞİNDEN KOŞARKEN O HAYAL BİZİ BİZ YAPIYOR...
HAYAL KURMAK GERÇEKTEN ÇOK ÖNEMLİ..HAYALLER GELECEĞİ PLANLAMAKTIR..GELECEĞE YATIRIMDIR...GELECEĞİNE SAHİP ÇIKMAYAN İNSAN HİÇTİR..
İMAKANSIZ İMKANSIZDIR İYİ BİR AHLAK ZEMİNİNDE ANLAM KAZANIR BENCE...
DEDİĞİNİZ GİBİ EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ ÇOKKKKKKK......
Canim benim,
Alcakgonullu, merhametli ve iyi insan olmaktan dolayi elestirildigimiz bu cagda, insanin olmanin bu temel unsurlarini bilen, anlayan ve deger veren bir insan oldugun icin, hep yanimda oldugun icin, benim dostum, arkadasim, can yoldasim, bu durumda kan baginin cok onemi yok-teyzem oldugun icin- sana cok cok tesekkur ediyorum. Hep kafani sisiriyorum.
Senden baska bu degerlerin kiymetini bilen insan tanimiyorum gercekten. Iyi ki varsin...
Sana olan sevgimi anlatmaya kelimeler yetmiyor zaten.
Seni seviyorum.
Bu sabah akan gozyaslarimin -her zaman oldugu gibi- yine ilk tanigi sen oldun.
Hersey icin sagol teyzos.
Gulhan
loo sus ağlatacakmisen beni:)
farkettiklerinizin ucundan tutup yapan olursa pratiğe dökmüşseniz birileriyle bunları ben ne olayım?bu ülkede siz farkedersiniz anlatırsınız sonra orada kalır.farkettiklerini yaşayan insanlar hep öndedir ierdesiniz.
Yorum Gönder