12 Aralık 2006

Yazmak...

İnsanoğlu; yüzyıllardan beri yazıyor, beyninin kıvrımlarında gezenleri paylaşmak, aktarmak için…
Anlaşılmaya olan inancı tam olanlar yazıyor durmaksızın.Yıllarını tek bir odaya kapanarak geçirebiliyor.Aynı Orhan Pamuk gibi…Karanlığa yürüyor adım adım, yılmadan, durmadan… Israrla ve inatla parmaklarının arasından kalemi bırakmıyor ve beyaz sayfanın üzerine sıra sıra, inci inci işliyor düşüncelerini, hayallerini…Karanlığın için de ısrarla ışığını koruyor.
Ancak bazı kişiler de var ki, o ışığı koruyamıyor ve içinde ki yazmaya olan inanç sönüveriyor. Ve o sessiz kalabalığa dahil oluyor.Buna yılgınlık, inancın tükenmesi, küsmek, pes etmek her ne dersek diyelim sonuç olarak bir vazgeçiş söz konusu.
Bu vazgeçişleri yaşayanların yanında daha kötü durumda olanlarda var. Kalemi eline almaya hiç cesaret edemeyenler.”Aman kim okur ki…”diyenler.Daha baştan yenilgiyi kabullenenler.
Ben, yazı yazmayı denize taş atmaya benzetiyorum. Çoğumuz denize taş atmışızdır ve attığımız taş “culp” diye denizin içine batıvermiştir. Bazılarımız denize taşı atar, taşın deniz de sekmesini bekler ama taş çoğunluğumuz da olduğu gibi “culp” diye suya batıverir. Amma çok azımız vardır ki bu işte ustadır.Denize taş attığında,deniz o taşı taçlandırır gibi başının üstünde karşılar ve taşı sektirir,sektirir,sektirir…öyle kabul buyurur. O taş, sanki çok özeldir ve onu büyük bir misafirperverlikle alır, basar bağrına.
İşte o çok azlarından bazılarının çok daha fazla seker taşı. Orhan Pamuk şu an taşını en fazla sektirmenin mutluluğunu taşıyor. Taşını Türkiye’den attı; taşı sekti sekti ve tüm dünyayı gezdi. Kitapları dillerden dillere çevrildi. Afrika’da, Asya’da, Amerika’da, Avrupa’da..Onun taşı sektikçe taşını “culp diye batıranların yada bir-iki sektirenlerin bazıları kıskandı “neden ben yapamadım” diye. Bazıları da “acaba bende yapabilir miyim” diye kaleme sarıldı. Tabii ki gönlümüzden geçen şudur: taşını O’nun gibi sektirmeye gayret edenlerin çok olması. Çünkü, öyle olursa Türkiye’den atılacak bir sürü taş, dünyanın üstünde sekecek ve elden ele dolaşacak Türk edebiyatına ait kitaplar.
Orhan Pamuk’un sektirdiği taş dünyada çok kabul gören Nobel Ödülleri’nin dağıtıldığı İsveç’e de uğradı ve oradakilerde bu taşı öyle beğendiler ki onu taçlandırdılar. Orhan Pamuk için çok şey söylendi…olumlu, olumsuz…Ama kabul edelim ki o çok iyi bir taş sektiricisi. İnsanlar O’nun kitaplarını okuyor. İnsanlar,O’nun beyninin kıvrımlarından, beyaz sayfalara aktardığı harfleri, kelimeleri merak ediyor ve onları okuyarak, O’nun beyninin kıvrımlarında ki düşünceleri öğreniyorlar ve öğrenmekle kalmayarak, kendi beyinlerinin kıvrımlarına aktarıyorlar. Bunu eline kalem almış hangi yazar istemez ki? Bu inanılmaz duyguyu yaşamayı kim istemez ki? Düşünüyorum da paylaşımın doruğu, en yücesi ve en makbulü beynindekileri, yani bilgini,hayallerini paylaşmaktır. Orhan Pamuk işte böylesine bir paylaşımı yapıyor. Bu nedenle O’nu bütün dünya ve nihayet Türkiye’de ayakta alkışlıyor ve O’nu takdir ediyor.
“Bileğini bükemediğinin, elini sık.” sözü burada aklımıza geliyor ve sıkıyoruz elini Orhan Pamuk’un…Yıllardır elinde ki ışığı söndürmediği ve karanlıkların içinden gelerek, insanların beyninde yolculuk yapmaya devam ettiği için…Orhan Pamuk konuşurken o kadar hızlı konuşuyor ki; ben şu hisse kapılıyorum;beyninden geçenlere ağzı yetişemiyor. Belki O’da bu yüzden yazmayı tercih etti. Beyninin hızına ancak kalemi yetiyordu, kısmen de olsa….
Türkiye’de, ne zaman ki; atılan taşlar “culp” diye suyun içine düşmeyecek, deniz gibi baş üstünde taşınacak, o zaman Türkiye suyun gücüne kavuşacak. Ve önündeki en büyük engeli “cahillik” engelini yıkıp geçecek ve gürleyecek . Suyun gücüne yüce dağlar dayanamamış ve suya yol vermişler. O zaman Türkiye’nin önünde ki;ekonomik, siyasi vb. bütün engeller kalkıp gidecek.
Kısacası; yazmak okumakla bütünleşirse anlama kavuşur.

12 yorum:

Adamın Biri... dedi ki...

Ne güzel oldu bir yazı görmek bu sayfada...

Enteresandır aynı gün Orhan Pamuk'a dair kelam etmişiz.

Yazınızın altına imza atabilirim.

Elinize yüreğinize sağlık.

Birde aklıma bir fikir düştü..."Taş" ve "su" deyince yazınızda, kuyuya atılan taşlar geldi nedense aklıma!

Valla birşey kastetmedim...Yani birilerinin bir laf edip, sonrada o laf yüzünden düşülen durumun kurtarılmaya çalışılması değil di kastım!

:)

Amire dedi ki...

burada duelloya davet kokusu alıyorum ve kılıcımı kuşanıyorum:)

yazımda da ifade ettiğim gibi eleştirim kuyulara saplanıp kalmış kafalara...ben insanımızı engin denizlere davet ediyorum...

tabii sizi de...:)

Adamın Biri... dedi ki...

:)

fevkaladenin fevkinde bir söylemde bulunmuşsunuz...

Bunun üzerine ne denir...
Ancak "dalgalarda görüşmek üzere" denir...

Adsız dedi ki...

Teyzoscugum yazi yazmaktan hic vazgecmemen dilegimle....

Yazin harika olmus. Ellerine saglik...

Teyzoscugum ki ve de eklerinin nerede ayri nerede bitisik yazildigi konusunda kafan karismis saniyorum:

icin de (bitisik yazilacak) 1. paragraf son cumle

olanlarda (da ayri yazilacak) 2. paragraf 4. cumle

icinde ki (bitisik yazilacak) 2. paragraf 1. cumle

deniz de (bitisik olacak) 3. paragraf 7. cumle

cogunlumuz da (bitisik olacak) ayni cumle icerisinde

yada bitisik yazilmaz ayri yazilir : ya da seklinde

bende (ayri yazilacak) 4. paragraf 7. cumle

oradakilerde (ayri yazilacak) 5. paragraf 1. cumle

kivrimlarinda ki (bitisik yazilacak) 5. paragraf 5. cumle

Turkiye'de (kesme isareti olmayacak de ayri yazilacak) 5. paragraf son cumle

elinde ki (bitisik yazilacak) 6. paragraf 2.cumle

O'da (kesme isareti olmayacak O da seklinde yazilacak) 6. paragraf 4. cumle

Yani teyzecigi dahi anlamina gelen de ayri yazilir. -de yerine dahi koyunca cumlenin anlami degismiyorsa -de eki ayri yazilir.

Baglac olan -ki ayri yazilir.

Bukemedigin eli opeceksin olacak.

Daha var, onlari da yazarsam doversin diye yazmiyorum.

Kizma ama teyzesi....

Opuyorum.

Gulhan

Amire dedi ki...

bu yazıdan sonra bir daha yazarmıyım bilmiyorum...
sanıyorum yazmamam gerekiyor...

ÖZLEM dedi ki...

Aaaaa, olmaz yazmak gerekiyor. Culp sesi duymak isteriz :)

Amire dedi ki...

:))
özlem güldürdün beni yaa:))
gülhan'a söyle bana editörlük yapsın, bende yazayım...
yoksa yazmam bak..

(azcık kapris yapayım be benim canım sevgili okuyucularım:) )

ahhh...ahhh...okur kitlem o kadar üst düzey insanlar ki...lisans yapmışlar...yüksek lisanns yapmışlar...bende (bu "de" doğrumu gülhan? bende "de" fobisi yarattın haa..aklım çıkıyor "de" li kelime yazacağım diye:))neyse ben de biri ayrı biri bitişik olsun hangisi doğruysa ondan buyrun:) ben de sizin karşınızda dans ediyorum işte...

kalın sağlıcakla...yeni yazılarımda eleştirilerinizle buluşmak üzere...olumlu-olumsuz farketmez yeter ki taşımın sektiğini hissedeyim...
ne demiştik yazmak okumakla anlama kovuşur....:)

Adsız dedi ki...

Ben canim, canimin ici, can dastum (niye hepsi can'li ise?), bir tanecik Teyzoscugum bana kizmis mi? Kizacagini bekliyordum ama bu kadarini da degil. Ben seni bildim bileli sen yaziyorsun ve okuyorsun. Lise yillarinda duygularini sayfa sayfa kagitlara nasil isledigini, nasil dokudugunu, her ilmekte kalbinden bir parca kopardigini bilmez miyim?

Sen cocukken de boyleydin. (Okurlarin kafasi karisti. Nasil teyzesinin cocuklugunu biliyor bu diye:)) Eline ne gecerse okurdun. Beyaz dizi, pembe dizi farketmez.... Yeter ki kitap olsun. O kucucuk koyde de ne bulursan okurdun. Boyle bir okuma acligi vardi sende. Hala da bitmedi... Ne bulursa okumaya devam ediyor. ( Iyi ki ogretmen oldu, ya baska bir meslek secseydi ne yapardik)

Teyzoscugum okuma acliginin ve yazma sevginin hic bitmemesini istiyorum. Siirler yamani da istiyorum. Bazen siir gibi konusuyorsun. Ah sulu gozlu baligim. Nasil duygusaldir bu bilemezsiniz. Bir gunesin batisina dizeler isler sira sira, inci gibi....


Canim, sen bana kizamazsin. Bosver sen -de'leri. Rahatsiz etti okurken, yazdim.... Kusura bakma, ozur dilerim Teyzelerin en guzeli, en tatlisi, en OKUR'u....

Opuyorum o tatli yanaklarindan....

Bak Teyze, ben seni kimseyle paylasamam. Ozlem'i kiskanmaya basladim. Her an yaninda, sen hep ondan bahsediyorsun. Gelirsem Edirne'ye dagitacagim oralari ona gore :)


Gulhan

Amire dedi ki...

aman da aman teyzoşcuğum...dökmüşsün ortaya ne var ne yok:)..kıyarmıyım ben sana hiççç...canımsın...özlem'le tanışacaksınız inş. ve güzel olcak...
ben senin mükemmeliyetçiliğini biliyorum...okurken batmıştır gözünün içine o imla yanlışları:)ve dile getirmişsin rahatsızlığını:)kızmadım, kızamam sana ben...yazarım şiir de...yeter ki sen iste...yeşil gözlerine...o sıcacık yüreğine..yeter mi hiç kelime...baksana başladım bile şiire:)
kız yalnız beyaz dizi siyah dizi o kadar da dibe vurmadım bee:)
amann neyse...okuduk...iyi mi yaptık bilmem...neyse ben felsefe yapmaya başlayacağım yine, tutayım kendimi...sustum:)

Adsız dedi ki...

amire,tebrik ederim gerçekten çok güzel ifadelerin arkadaşım.ellerine ,yüreğine sağlık.taş benzetmesi çok orijinal.istersen bir ara -de,da...lara bakarız.sevgice ve yazar kal....okuldan elif...

Amire dedi ki...

BENCEDE BAKALIM ELİF:)

Adsız dedi ki...

ilim cahilin elinde gariptir öksüzdür.ateistin elinde kur an gibidir.