






Milona’dan Foransa’ya 3 saat 45 dakikalık bir yolculuktan sonra vardık. Geçtiğimiz yerler, düz ovalardı. Yeşil tarlalar… Bazen zeytinlikler ve bağlar… Gördüğümüz birkaç çiftlikte; at dail, büyükbaş hayvancılık yapılıyor.
Trenimiz bir istasyonda durduğunda, trene Türkler bindi. Konuşmalarında Türkleri yücelten sözler vardı. Gurbette, vatanın daha farklı gözüktüğü kesin. Milano sokaklarına, İtalya’ya baktığımda ülkemi çok geri kalmış görmedim. Ancak bizim ülkemizde olmayan bir şey var orada oda: Saygı….Yürürken hiç kimse çarpmadı. Trafikte insanlar saygılı. Milano da inanılmaz bir metro ağı var. İnsanlar genelde bisiklet ve motorsiklet kullanıyor.
Neyse biz yine Floransa’ya dönelim.Otelimize yerleştikten sonra ilk durağımız Galeria Akademia… 6,5 € ya içeri girdik. Burada Mikalanjelo’nun meşhur Davut(David) heykeli sergileniyor. 5 metre uzunluğundaki heykel gerçekten büyüleyici. Müzenin en güzel yerinde tüm haşmeti ile sergileniyor. Daha doğrusu müze onun yüzü suyu hürmetine yapılmış. Aslında açık alanda bir meydanda sergilenen heykel kolundan hasar görünce bu tedbire baş vurulmuş. Burada söylemeden geçemeyeceğim, bu heykeli Mikelanjelo 29 yaşında 3 yılda yapmış. Kolu kırıldığında bir kolu 16 yılda onarılmış. Dehalık böyle bir şey olsa gerek. Tabii bu müze sadece Davut heykelinden ibaret değil. Yüzlerce resim, heykel, müzik aletide sergileniyor. Duvarlardaki haşmetli ve büyük resimlerin hepsi hıristiyan motifleri içeriyor. Hz. İsa ve havarilerini anlatıyor. Sanki bazıları bulunduğu yerden çıkıverecek gibiydi. Heykellerdeki detay ve hareketler çok güzeldi.
Hristiyanlar sanıyorum materyalist mantığın etkisi ile dinlerini soyuttan somuta taşımışlar. Soyutta kalana inanmak onları zorlamış. Heykel ve resimlerde İncil hikayeleri resmedilmiş.O dönemde Avrupa da okur-yazar oranı çok düşük olduğu için, bu şekilde hristiyanlığı anlatmaya ve sanatın gücü ile kitleleri etkileyip kiliseye çekmeye çalışmışlar. Devasal büyüklükteki, gerçekten büyüleyici, resim, heykel, vitrallerle bezeli kiliseler bunun göstergesi. İnsan kendini o devasal büyüklüğün içinde “hiç” hissediyor. Floransa’da ki Duamo’yu görünce ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Somutlaştırmaya ihtiyaç duyan Avrupa mantığının materyalist olduğunu söylemiştik. Dolayısıyla bu mantığın komünizm ve sanayi inkılabını ortaya çıkarması şaşırtıcı değil.
Uffuzi Müzesi de Floransa’da 46 odası ile açtı bize kapılarını. Her odada resim resim… Bizim elimizde kitap onu oku bunu oku.. Bu resimde ne anlatılmak istenmiş, bu hangi dönem diye kafayı yedik. Neymiş tatildeymişizJ. A.B.D den gelen bir grup öğrenci orada hocaları ile resmen ders yapıyorlardı. Zenginlik başka bir şey.
Duamo’nun kulesine çıkan 467 merdiveni tek tek arşınladık. Ama öldük dönsen dönülmez, çıkmışız yola bir kere. Ancak merdivenler bittiğinde bizi karşılayan manzara yorgunluğumuzdan eser bırakmadı. Attık kendimizi yere, sigaramızın dumanı eşliğinde başladık Floransa’yı tepeden seyre… Sarı boyalı evler, cetvelle çizilmiş gibi caddeler…. Manzarayı iyice içimize hazmettikten sonra iniş başladı, tabii iniş çok daha kolaydı. Sıra kilisenin içine gelmişti. Kilisenin en ilgi çeken yeri resimlerle kaplı kubbesi idi. Yere yatmış insanlar kubbesini fotoğraflamaya çalışıyorlardı. Geçen yıllar çok şeyi değiştiriyor. O kubbeyi resmetmek için yıllarını veren insanların yerini bir deklanşöre basmakla fotoğraflayan insanlar almıştı.
Özel teşebbüs tarafından oluşturulmuş suç müzesi ilgimizi çekti. Bir girelim bakalım ne var ne yok bakalım dedik. “Hassas olan insanlar girmesin” yazısını görünce merağımız daha da arttı. Yanlış anlaşılmasın hassas olmadığımızdan değil, merağımızdı bizi içeriye çeken. Zaten içeride 9 tane profosyonel seri katilin yaptıklarını, insanları nasıl kestiklerini, biçtiklerini izledikten, seri katillerin nasıl cezalandırdıklarını gördükten sonra ne kadar hassas olduğumuzu da anladık. Midemiz bulandı, içimiz daraldı, daraldı, daraldı… Dışarıya çıktıktan sonra bir süre kendimize gelemedik.
Ama Arno nehri bizi kendimize getirdi. Işıklarının suya yansımasıyla, muhteşem köprüleriyle.
Floransa Rönesansın doğduğu kent. Rönesansı var edende varlıklı Medici ailesi. Rönesanstan önce yaratıcı insanlar yokmuydu hiç? Elbette vardı. Ancak bilindiği üzere sermaye olmadan, parasal destek olmadan sanat değil hiçbir şey olmuyor. Bu aileye Avrupa ve sanatçılar çok şey borçlu. Onların koruması ile ortaya birer birer Rönesans dönemi dediğimiz eserler çıkıyor. Kimler çıkarıyor bunları? Rafael, Donetello, Mikalanjelo, Leanordo vs. Bu isimler bir yerden tanıdık mı geldi? Evet bunlar Ninja Kaplumbağaları adlı çizgi filmin kahramanlarının adı. Rönesans dönemi sanatçılarını çocuklara öğretmek için iyi bir yöntem. Çizgi filmle çocuklara daha neler benimsetildiği üzerinde durulması gereken bir konu. Ancak bu yazının konusu değil. Biz yolculuğumuza devam edelim. Seyyahlara durmak yakışmaz. Nereye mi gidiyoruz? PİSA’ya….
8 yorum:
çok güzel yaa...
gezdim sanki sizinle :)
ama yetmez, daha da bekliyorum ben...
app.
valla seni en sadık takipçim ilan ediyorum:))
bu ne hız ya:)
yakında liyakat madalyanı takdim edeceğim:))
alemsin ya:))
.......sağol çok sağol....
yeni gezi notlarınızı görmek gercekten güzel.hernekadar bir hafta beklemeye değiyor.yorumuznda davut{david]heykelini anlata anlata bitirememişsiniz ama resmi yok blogta.davud heykelinin resmini istiyoruz :)
artık haneme bekliyorum liyakat madalyasının takdimi için. bilmem anlatabildim mi :) :) :)
tamam en kısa zamanda takdim edilecek efendim.
anlaşıldı:)))
Gezi notlarini yazmalisin dedigimde, hayir yazmayacagim demistin. Iyi ki yazmissin. Yazmaya devam et.
Ama teyzesi, canim teyzesi bu dilbilgisi kurallari, yanlis yazilan kelimeler bana batiyor ne yapayim. Engelleyemiyorum kendimi.
Soyle yazmissin: Gördüğümüz birkaç çiftlikte; at dail, büyükbaş hayvancılık yapılıyor.
Ah o dail yok mu orada. Dahil olacak be teyzesi. Konusma dili degil bu, yazi yaziyorsun.
Hepsini yazarsam doversin beni, bir tane ile birakayim.
Yine duramadim. Devasal degil devasa
Gulhan
floransa notlarınızı tekrar okuyunca dikkatimi çekti.suc müzesindeki 9 katilin adlarını yazmamışsınız.kimdir bu katiller cinayetleri hakkında bir kaç bilgi verseniz biz okuyucularda bilgilensek.oku gec yorumcu olmamak lazım :)
hayy allah boynuz kulağı geçti
buda iyi:)
Yorum Gönder