Delikanlı Türkçemize özgü ve çok güzel bir kelime. Ergeni çok güzel tanımlıyor. Ergeni tanımlarken kullandığımız kelime çokta önemli değil. Önemli olan ergeni anlamak, en azından anlamaya çalışmak.
Hangi yaş grubunda olursa olsun her insanın temel ihtiyacıdır sevgi ve yüreğine dokunulması. Yüreğimize en çok ailemizin dokunmasına ihtiyaç duyarız. Eğer o el kalbimize değmezse büyük bir olasılıkla yaralı bir gençlik dönemi geçecektir. Ve maalesef bu yaralarla yetişkinlik hayatımıza devam etmek zorunda kalacağız. Bir meyve düşünelim; ham iken sert, ekşi olan bir meyve. Olgunlaştığında gerçek tadını alacaktır. Ama ham iken bir yara alırsa o meyve olgunlaştığında da tadını etkileyecektir. İnsanlar onu yemek istemeyecektir. O meyvenin suçumuydu bu? Tercihimiydi? Hayır. Bu açıdan baktığımız da yapılabilecek en önemli şey yaralı bireylerin oluşmasına mümkün olduğunca engel olmak. Bu konuda sanıyorum toplumun tüm bireylerine çok büyük bir görev düşüyor. Gençleri ötekileştirmeye bizden uzaklaştırmaya çalışan haberlere inat, onların omzuna dokunmalıyız, onlarla konuşmalıyız, önyargısız, anlamaya çalışarak ve öğüt vermek derdi olmaksızın. Köprü kurmadan karşıya geçilmez. Köprü kurmadan karşı kıyıdaki gence hiçbir yararımız olmaz. Önce köprü kurma zahmetine katlanıp, yanına gidip, onun olduğu kıyıdan olaylara bakma zahmetinde bulunmalıyız ki ağzımızdan çıkan laflar ona kolaylıkla ulaşsın.
Nereden çıktı bu yazı? Bunun iki nedeni var. Birincisi yaralı bir genç ile yüreğine dokunarak yaptığım sohbet sonucunda kendini iletişime ne kadar açtığını hayretle fark etmem ikinci nedeni ise izlediğim film. Adı Fil. Filmde şiddeti çok rahat uygulayan, yüreklerine aileleri tarafından dokunulmamış ergenlerin içlerinde ki güvensizliği ve sevgisizliği attıkları her kurşunla kusmaları. Okulda meydana gelen bu şiddet olayını gerçekleştiren ergenlerin, öğretmenleri ve arkadaşlarıda yüreklerine dokunma zahmetinde bulunmamışlardı. Karşı kıyıdan konuşmak kolaylarına gelmişti hepsinin.
Neden şiddet var? Neden gençler böyle? vs. gibi soruları hep sorarız. Cevabın birazda kendimizde olduğunu hiç fark etmeden.
24 Mayıs 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
yine no comment :)
neden ki çok mu anlaşılmaz?
Yorum Gönder