14 Şubat 2007

MİLANO




29.01.2007 uçağımız Bergoma Havaalanı’na indi. İlk başta Bergama Bergomo benzetmesi yapmadan edemedik. Uçağımız indi.. pasaportlar mühürlündü ve dışarıdayız. Biz şaşkın gözlerle Kemal Sunal’ın İstanbul’a geldiğinde ki bakışları ile bakıyoruz etrafa. Bir baktık bizimle gelen çivit mavi,dar süeteri ile lacivert, yukarıya doğru dik bir şekilde uzanan kukalatası ile bir yurdum insanı da karıştı İtalya’ya. Otobüs geldiğinde sıra bizde idi. Bu bilmediğimiz ülkede yaşanacak 12 gün vardı önümüzde. Otobüsümüz yol aldıkça bizi bir bilinmeze götürüyordu. Adı Milano olan bir yere gidiyorduk. Bildiğimiz tek gerçek buydu. Yol alırken otobüzümüz burasının Türkiye den farkı yok düşüncesi ile şaşkınız. Sevinelim mi, üzülelim mi? Şaşırdık. Seviniyoruz memleketimizin bir Avrupa ülkesinden farkı yok. Üzülüyoruz farklı bir şey yoksa bunca zahmeti biz boşunamı çektik. Ve meşhur tarihi tren garının yanında iniyoruz otobüsten. Gar binasında ki atların kanatları uzanıyor semaya. Biz biraz olsun rahatlıyoruz, aaa değişik bir yer atları kanatlı diyeJ. Neyse şaka bir yana beslenme ve konaklama gibi temel ihtiyaçlarımızı hallettikten sonra. Karışıyoruz Milano sokaklarına. İlk durağımız duamo. Duamo ne imiş bilmez, etmezdik. Ama orada sadece bakgeç turistlerden olmadık. Elimiz de internet çıktıları, sadece İtalya’yı anlatan rehber kitap, Türk Gezginleri için AVRUPA SANATININ İPUÇLARI adlı kitap.Bu arada Türk Gezginleri için AVRUPA SANATININ İPUÇLARI adlı kitabı yazan Lale Sürmen Aran ve Tankut Aran’ı tebrik etmek gerekir. Tarih ve sanat gibi sıkıcı ve anlaşılmaz iki konu, bu kadar eğlenceli ve anlaşılır yazılabilir. Bence Avrupa seyahatine çıkmadan önce muhakkak okunması gereken bir kitap, görgeç turistlerden olmamak için. Neyse duamo neymiş bizde okuduk öğrendik. Duamo bir şehrin en görkemli kilisesiymiş. -Bizde camiler için bu anlamı karşılayan bir kelime yok.- Bizde Milano duamodayız. Gotik tarzda bir kilise gökyüzüne uzanan sivri uçaları ile heybetli. Mimari açıdan etkileyici. Hemen Duamo Meydanında yer alan Galleria Viktoria Emanuel 2 çarşısı Latin haçı şeklinde inşa edilmiş. Cam tavanı ile ünlü markalara ev sahipliği yapıyor. Milano da bir meydanda Leonardo da Vinci heykeli karşılıyor bizi kasketi ile. Bu şehirde çok fazla şey şaşırtmadı. Ama şaşırtan şeylerde vardı. Mesela adımımızı yaya geçidine attığımız anda duran araçlar. Ve üstelik hadi sallanmayın, çabuk çabuk gibisinden klaksonda çalmıyorlardı. Sadece, sessizce bekliyorlardı, kurtarılmış ada yaya geçidimizden karşıya geçmemizi. Biz ilk başta koşuyorduk ama anlayınca sabırlı olduklarını, tadını çıkaralım dedik nasılsa Türkiye de koşturacağız datttt datttt sesleri arasında. Karşıdan karşıya salına salına geçtik trafik ışığı olmasa da, yaya geçidinden. Yerlerde çöp görmedik değil. Gördük. Avrupa da yerde bir tane çöp göremezsin derlerdi yalanmış. Yerlerde bol miktarda atılan cikletlerin yapışması ile izler kalmış. Sayın rehbrimiz Özlem bunları çok dert etti, hatta çözüm önerileri bile üretti. Ne mi üretti?? Ne ürettiğin kendi açıklasın sitesindeJ. Neyse gece olmuş. Yorucu bir gün geride kalmış. Marş marş otele. Yarın erken kalkılacak ve çanta sırtta marş marş FLORANSA…. (yani Frenze, İtalyanlar öyle diyor)…

4 yorum:

Adsız dedi ki...

NİHAYET...
bekliyordum nicedir, kim bilir neler gelecek diye:)
hoşgeldiniz.
saygılar...
app.

Amire dedi ki...

hoşbuldummm.... app.cim benim:)))

Adsız dedi ki...

italya gezisinden dönmeize cok sevindik. umarım gezi notlarınızı sitenizde bol bol anlatırsınız bizlerde sizin gözünüzden italya yı gezmiş oluruz.
gezi notlarınızın devamını bekliyoruz.

nagice dedi ki...

selam,
umarım bu kdarla kamaz ekliyeceklerin.bekliyoruz..
hatta bi kahve eşiliğinde canlı canlıda dinliyebiliriz maceralarınızı..