11 Haziran 2007

HIZLA YAVAŞLAMAK

Günümüz hayatı iki kavram üzerine kurulu. Hız ve kazanmak. Kapitalist sistemin bize dayatmış olduğu bu kavramlar; tüm bilincimizi, bilinçaltımızı, ruhlarımızı darmadağın ediyor. Oyunu kendi koydukları kurallara göre oynamaya zorluyorlar.

Kapitalist düzenin en çok semirdiği A.B.D. ‘ne baktığımızda insanlar arasındaki çözülmüşlük, aile kavramının lav olması, ötekini önemsememe, “ben” i ön plana çıkarma vb. gibi birçok nedenden dolayı, insanların mutsuz olduğu bir gerçek. A.B.D.’ de bir dönem insanlar kitleler halinde, Budizme ve meditasyona sarıldı. Yavaşlamak ister gibi bir halleri vardı ve hıza meydan okuyorlardı sanki. 11 eylül saldırıları öncesi dünyada birinci sıradaki din Hıristiyanlık iken, 11 eylül sonrası hızla birinci sıraya İslam geldi. İnsanlar 11 eylül sonrası düşmanlarını tanıma düşüncesi ile başladılar araştırmaya, araştırmaları ilerledikçe esas düşmanı gördüler. Esas düşman kapitalizmdi. Kapitalizmin azgın dişlileri arasındaki yalnızlıkları ve mutsuzlukları ile yüzleşerek, İslam’ın tefekkürüne sarıldılar. Ve hızlarını keserek, hayatı, çevreyi ve en önemlisi ruhlarını ne kadar ihmal ettiklerini anladılar.

Türkiye ‘de yaşayan ve kapitalizm yolunda ilerleyen bir ülke olarak, kendimizi şanslı hissediyorum. Bunun birinci nedeni bu kötü örneklerden ders alma şansımızın olması ve ikincisi de “şükür” deme büyüklüğü ve erdemi içinde olan insanlarımızın var olması. Bu insanlar diplomalı ve kentli değil belki ama, diplomalı ve kentlilerin özlemini çektiği bir hayatı yaşıyorlar.

Kentlerden kırsala, Fransa’dan Avanos’a, Almanya’dan Alanya’ya göç eden insanlar neyin peşinde? Hayatlarını yavaşlatmanın peşindeler; gecenin sessizliğinde ateş böceklerini izlemek ve dinlemek, rüzgarın serinliği ile ürpermek, yağmurun altında ıslanmak… Hayatlarını acele etmeden, sindire sindire yaşamak istiyorlar. En önemlisi bu dünyanın efendisi değil, bir parçası olduklarını hissetmek ve aitlik duygusunu yaşayarak içlerindeki yalnızlık duygusuna son vermek istiyorlar. Huzur istiyorlar. Doğanın katili değil, parçası olmak istiyorlar. Gürültülü barlardaki bastırılmışlık yerine, ayın denize yansımasını izlemek ve dalgaların şırıltısını dinlemek istiyorlar. Hızla tüketen olmaktansa, üreten olmak istiyorlar. Domates, biber, patlıcan kendi elleri ile ektikleri, suladıkları, topladıkları olsun istiyorlar. Hayatı ıskalamamak hayatın ruhuna nüfus etmekle olur ancak. Bu nedenle, yavaş olmak gerekiyor. Yavaşşş…Yavaşşş. Yavaş…. Yav…. Ya….Y…. :)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

bu kadar şeyin farkında olan bir insan basit birisi olamaz dünya çevre konferansında olsaydınız ayakta alkışlanırdınız. isterseniz araştırın din dışındakiler öneri olarak bile snulabilir
sanırım siz birikimlerinizin ölçüsünü bilemiyorsunuz.buda ancak bilimsel ortamda olabilir.popüler yayınlarda olmamasındanda kaynaklanıyor olabilir.bence bu kişinin dediklerini abartılı bulursanız bir dergi yada gazeteye yollayın yazdıklarınızı.böylece ölçüyü anlarsınız.bunları söyleyen insanlar var ama çoğu cesaret edemez çünkü beslenme kaynakları kesilir zira kapitalim süt emdikleri memeyi keser.tebrik ederim.duyarlı insansınız.